Yrd. Doç. Dr. Uğur Dolgun'un Web Sitesi
  Enformasyon Toplumundan Gozetim Toplumuna
 

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ

GİRİŞ

 

I. BÖLÜM: TARİHSEL VE KURAMSAL AÇIDAN GÖZETİM OLGUSU

    1.1. Toplumsal Denetim, Gözetim ve Gözetim Toplumu Kavramları

    1.2. Sosyolojik ve Felsefi İçerikleri Açısından ‘Görme’ Metaforu

    1.3. Tarihsel ve Toplumsal Boyutu İçinde Gözetim Pratikleri

          1.3.1. Modernlik Öncesi Dönemlerdeki Toplumsal Denetim ve Gözetim Pratikleri

          1.3.2. Moderniteye Geçiş Sürecindeki Batı Toplumlarında Kapatılma Pratikleri

          1.3.3. Modern Toplumlarda ‘Teknik Gözetim’ Pratiklerinin Kurumsallaşması

   1.4. Gözetim Pratiklerine Yönelik Sosyo-ekonomik Kuramlar

          1.4.1. Emek ve Sermaye Açısından Bir Mücadele Unsuru Olarak Gözetim Pratikleri

          1.4.2. Bilimsel Yönetim Anlayışının Çalışanları Mekanikleştirmesi

          1.4.3. Modern Toplumlarda Bürokrasinin İşlevi

          1.4.4. Görünürlüğü Tuzak Haline Getiren Bir Gözetim Pratiği Olarak Panoptikon

          1.4.5. Modernliğin Kurumsal Boyutu Olarak Gözetim Pratikleri

 

II. BÖLÜM: ENFORMASYON TEKNOLOJİLERİNİN TOPLUMSAL SONUÇLARI VE GÖZETİ

   2.1. Enformasyon Toplumuna Yönelik Genel Bir Bakış Açısı

   2.2. Enformasyon Toplumu ve Gözetim Pratikleri

          2.2.1.Ulus-Devletle Birlikte Gözetim Pratiklerinin Sistematikleşmesi

          2.2.2.Enformasyon Teknolojilerinde Yaşanan Gelişmeler ve Enformatik Gözetimin Küresel Alanda Hakimiyeti

                 2.2.2.1.-Bilgisayarların Gözetim Pratiklerine Sağladığı Katkılar

                 2.2.2.2-Sürükleme Ağları ve Uydu Korelasyonları Yoluyla Gözetim Pratiklerinin Sağladığı Açılımlar

                 2.2.2.3.-Bilimkurgudan Gerçeğe: Biyolojik Gözetim

 

III. BÖLÜM:   ENFORMASYON TOPLUMUNUN GELECEĞİ

YA DA 21. YÜZYILDA GÖZETİM TOPLUMU SENARYOLARI

   3.1. Enformasyon Toplumunun Diğer Yüzü

          3.1.1. Bilimsel ve Teknolojik Etkinliklerin İktidarların Gücüyle Bütünleşmesi

          3.1.2. Gözetime Yönelik Yeni Bir ‘Panoptik Alan’ ve Dönüştürme Mekanizması Olarak İnternet

                 3.1.2.1.- Panoptik Bir Alan Olarak Siber-Uzay

   3.1.2.2.- Sanal Cemaatler

                 3.1.2.3.- İnternet Demokrasisi

          3.1.3. Enformasyon Toplumunda Temel Bir Sorunsal Olarak Özel Yaşamın ve Mahremiyetlerin İhlali

   3.2. Enformasyon Toplumundan Gözetim Toplumuna...

          3.2.1. Karşı-Ütopyalarda Resmedilen Toplumsal Yapı, Enformatik Gözetim ve Günümüz Dünyası

          3.2.2. Günümüzde Yaşanan Gelişmeler ve Gözetim Toplumuna Yönelik Uygulamalar

                 3.2.2.1.- Küresel Terör Eylemleri Paralelinde Panoptik Devlet Anlayışının Resmiyet Kazanması

                 3.2.2.2.- E-Devlet Uygulamalarının Gözetim Pratiklerine Sağladığı Altyapısal İmkanlar

                 3.2.2.3.- ‘Yeni Ekonomi’ İçinde Enformasyonun Önemi ve Bireylerin Gözetimi

SONUÇ

KAYNAKÇA

GİRİŞ

 

     Günümüzde inanılmaz bir hızla gelişen teknolojiyle birlikte gündelik yaşamın dinamikleri de aynı hızla dönüşüme uğrarken, ‘enformasyon toplumu’ olarak adlandırılan toplumsal yapı giderek ‘gözetim toplumu’na dönüşmektedir. Sanayi devrimi ile buharlı makinelerin yol açtığı sosyo-ekonomik değişimin benzerini, bugün de -çok daha sarsıcı bir biçimde- enformasyon teknolojileri sergilemekte ve “bilgi parmaklarınızın ucunda” sloganı ile yepyeni bir dönem başlamaktadır. Artık ekonomi, çalışma hayatı, toplumsal ve idari hizmetler, eğitim, cemaatleşme, vs. sanal ortama taşınırken, bireyler internete girdikleri anda ucu bucağı olmayan bir dünyaya açılmaktadırlar. 

 

     Bu çalışma amaç olarak, bilgiye ulaşım ve iletişim alanında sergilediği ‘anarşist’ karakteristik ile özgürlükçü bir ortama yol açacağı düşünülen yeni dönemde; beklentilerin tam aksine, insanlığın giderek elektronik panoptisizm içinde sıkı bir gözetim sürecine girmiş olmasını neden-sonuç ilişkileri içinde ele almaktadır. Post-modern bir özgürlükler çağı olması beklenen günümüzde, tüm ibreler giderek gözetim toplumundan yana kayarken; kamusal ve özel yaşamda beliren özgürlük/mahremiyet ihlalleri paralelinde de, teknoloji temelli yeni iktidar yapıları ortaya çıkmaktadır. Bu durum, insanların neredeyse tümünün kayıt altına alındığı, her hareketlerinin ve iletişimlerinin sürekli izlenmeye başlandığı günümüz için, ütopyanın karşı-ütopyaya dönüşmesi anlamına gelmektedir.

 

     Sartori’nin belirttiği gibi, artık enformasyonun toplumsal ilişkiler yoluyla üretimi sona ermiş ve bireylerin, etkinliklerin ve mekansal alanların gözetimiyle elde edildiği yeni bir dönem başlamıştır. Günümüzde bireyler, dünyaya geldikleri andan itibaren toplumsal yaşamın her aşamasında sistematik olarak kayıt altına alınmaktadırlar. Enformasyon teknolojileri de; internette ziyaret edilen web sitelerinin izlenmesi, elektronik postaların okunması, akıllı (smart) kartlar yoluyla ekonomik işlemlerin denetim altına alınması ve bu yolla çıkarılan tüketici profillerinin veri bankalarında depolanması, şehirlerin ve/veya işlek alanların kameralarla donatılması, cep telefonlarının dinlenmesi, hüküm giyen suçluların vücutlarına yerleştirilen çiplerle izlenmesi ve -genetik mühendisliği, biyo-teknoloji, sinyal istihbaratı desteğinde- şifresi çözülen DNA ve beyin dalgaları yoluyla insan vücudu ile beyninin içine hükmetmenin mümkün hale gelmesi, vb. gibi yöntemlerle iktidarların toplumsal denetim ve gözetim güçlerini en üst noktalara taşımaktadırlar.

 

     Bu arada, kamusal alandaki idari işlemlerin e-devlet uygulamalarıyla sanal ortamda şeffaf (!) hale gelmesi ve üreticinin yerini tüketicinin aldığı -bu bağlamda tüketici bilgileri ile tüketim kalıplarına yönelik enformasyonun hiç olmadığı kadar önem kazandığı- ‘yeni ekonomi’ içindeki gözetim pratikleri de göz önüne alındığında, durumun vehameti çok daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

 

     Ancak gözetim pratikleri açısından yaşanan en çarpıcı gelişme, ‘yeni bir milat’ olarak nitelenen 11 Eylül ile ortaya çıkmıştır. Söz konusu saldırılar sonrasındaki ortamı, terörle mücadele ve -daha da ileri giderek- savaş durumu olarak kabul eden Amerikan yönetimi, bu saldırıların “özgürlük ve güvenlik dengelerini etkileyebileceğini” ve “savaş durumlarında sivil hakların farklı şekillerde değerlendirilebileceğini” ileri sürerek; daha önce görülmemiş ölçülerde geniş kısıtlamalara şahit olunacağı imasında bulunmak yoluyla, telefonların dinlenmesi ve göçmenlikle ilgili yasaların gözden geçirilmesi gibi yaptırımlardan bahsetmiş ve anayasada yapılacak sınırlamaların sinyallerini vermiştir. Bu etkenlerin sonucunda ABD tarafından, bir yandan merkezi denetime yönelik olarak Enformasyon Bilinçlendirme Ofisi (Information Awareness Office) kurularak ‘Tam Gözetim Programı’ adlı yazılım sistemiyle dünya üzerindeki herkesin iletişim ve eylemleri elektronik ortamda mercek altına alınmaya başlanmış diğer yandan da küresel bir gözetimi getiren bu projenin başına -komplo kurma, İran-Kontra skandalındaki delilleri yok etme, Kongreye yalan söyleme, kamuoyunu yanıltma gibi çeşitli suçlardan mahkum edilen ve Kosta Rika Hükümeti’nce yürütülen kokain kaçakçılığına yardım etmekle suçlanan- güvenlik eski danışmanı amiral John Poindexter getirilmiştir.

 

     Böylece, 11 Eylül saldırıları ile ciddi bir güven sarsılması yaşayan ve toplumsal bir paranoya ortamı içine girerek yarınından endişe duyan bireylerin arttığı bir dünyada; gözetlenmenin kendine has güven duygusu ve heyecanı, en çok iktidarların işine yaramıştır. Mahremiyetler pelerinini kaldırarak her şeyi şeffaf kılan gözetim pratikleri, artık toplumun ve bireylerin güvenlik sebebiyle -ve kendi rızalarıyla- izlenmeleri anlamını kazanmaktadır. İktidarların tüm zamanlarda en büyük hayali, kişileri denetimleri altındaki belli mekanlara gönüllü olarak hapsederek gözetim altında tutmak ve devletin müdahale alanını bireylerin özel yaşamları aleyhine genişletmektir. Bu amaçla çeşitli dönemlerde ortaya atılan -komünizm, irtica, bölücülük gibi- çeşitli bahanelerin yerini, günümüzde küresel terör ve anarşi korkuları almıştır. Nihai aşamada, bireylerin huzur ve güven arayışı içinde kendi rızaları ile gözetlenmeyi arzu ettikleri bir ortamda panoptik devlet anlayışı da resmen fiiliyata geçirilmiştir.    

 

     Bu paralelde, bireylere ait bilgilerin devlet kurumları, istihbarat servisleri ve büyük şirketlerin bilgi bankalarında işlenmesi ve gözetim pratiklerine hazır olarak saklanması hız kazanırken; bireysel özgürlükler ile -bireylerin en doğal ve yasal hakları olan- mahremiyetler alanı da tümüyle ortadan kalkmaya başlamıştır.

 

     Anlaşılacağı üzere, gözetim pratiklerini teknolojik determinist bir yaklaşım içinde ve sadece enformasyon teknolojilerindeki gelişmelerle ilişkilendirmek yerine; gözetimin toplumsal eylemlere işaret etmekte olduğu ve teknolojinin de toplumsal olarak inşa edildiği gerçeğinden hareketle, konu iktidar ilişkileri ve güç yeterliliği bağlamlarında ele alınmaktadır.

 

     Gözetim günümüze özgü yeni bir uygulama değildir. Ancak gözetimle ilgili çalışmalarda, daha çok teknolojik unsur ile araçların ön plana çıkarılması ve bunlar üzerine saplanıp kalınması; sorunsalın özünün ve tarihsel boyutunun göz ardı edilerek, gözetimin yeni bir olguymuş gibi görülmesine yol açmaktadır. Oysa, insanlık tarihinin tüm aşamalarında egemen kesimlerin en etkili mekanizmalarından olan gözetim pratiklerine, antikite ile orta çağdan bu yana Doğu ve Batı’daki uygarlıklarda toplumsal denetim amacıyla sık sık başvurulmuştur. Günümüzde ‘yeni’ olarak ortaya çıkan ise, gözetim pratiklerinin toplumsal ve küresel bir iktidarı hedefler şekilde, insanlık tarihini kendi dinamikleri içinde biçimlendirmeye çalışan Batı egemenliğinin çağdaş bir versiyonu olarak karakteristik kazanmalarıdır.

 

     Bu bağlamda, gözetime pratiklerine yönelik evrimsel süreç çalışma içinde üç grupta sınıflandırılmıştır: İlk aşamayı oluşturan ve modernlik öncesi toplulukları kapsayan pastoral nitelikli gözetim; -Doğu ve Batı ayrımlaşması içinde- yerleşik uygarlıklar, göçebe toplumlar, askeri devletler, feodal beylikler, kilise ve imparatorluklar açısından incelenmiştir. Bu dönemlerdeki gözetim; sulama kanalları ile tarıma dayalı büyük ölçekli kamu faaliyetleri içindeki işgücünü denetlemek, vergi toplamaya yönelik olarak toplulukla ilgili kayıtlara sahip olmak, göçebe yaşamı kontrol altında bulundurmak, savaşlara her an hazır olmak için asker sayısını belirlemek ve monarşik yapı ile mevcut iktidarı desteklemek için nüfusu kayıt altına sokmak gibi amaçlar taşır. Ulus-devlet ile birlikte idari yönetim pratiklerinin ön plana çıktığı teknik gözetim evresinde ise, modernite ve sınai kapitalizm içinde bireylerin gözetim pratikleri altında disipline edilerek üretici güçlerinden maksimum derecede yararlanılması hedeflenmiştir. Toplumsal yaşamın çeşitli alanlarındaki sistematik denetimine dayanan teknik gözetimin temel unsurlarını; devlet idaresi, bürokratik yapılanma, ulus-devletin iç ve dış tehlikelere karşı korunma güdüsü, askeri örgütlenmeler, sanayi kentlerinin artışı ve kapitalist işletme sayısındaki artış gibi bileşenler oluşturmaktadır. Buralardaki gözetimin karakteristiklerini, kamusal alanda ‘bürokrasi’ ve sınai alanda da ‘bilimsel yönetim ilkeleri’ oluşturur. Ancak gözetim pratiklerinin gündelik yaşamda kitlesel ve bireysel açılardan yayılım göstermeleri ve gözetim toplumuna karşılık gelmeleri, -şu an için- son aşama olan enformatik gözetim evresine denk düşer. Enformasyon teknolojilerinin egemen sınıflara ve iktidarlara sunduğu imkanlar doğrultusunda, gözetim pratikleri artık sıradan insanların yaşamını her yönden kapsamaya başlamıştır. Terör eylemlerinin küresel alanda tırmanışa geçmesi, kamusal yaşamda e-devlet uygulamalarının ağırlık kazanması ve kapitalist sistemdeki dönüşümle piyasaların ‘yeni ekonomi’ anlayışı içinde yeniden organize olması gibi etkenler sonrasında, gözetim pratikleri giderek merkezi bir yapıya bürünürken; bunun sonucunda, karşı-ütopyalarda olduğu gibi, insanların her türlü eylem ve iletişimlerinin sürekli denetim altında tutulduğu gözetim toplumuna doğru bir kayma ortaya çıkmaktır.

 

     Söz konusu veriler ışığında, gözetim toplumunun tüm dinamikleri ile bireylerin üzerine karabasan gibi çöktüğü görülmektedir. Enformasyon teknolojilerinin sağladığı imkanlarla donanan egemen güçlerin, günümüzde sergiledikleri iktidarsal yapıyı görmek açısından; gündelik yaşamdaki gözetim pratikleri ile gözetim toplumu tartışmalarına yönelik analizler, hem insanlığı bekleyen baskıcı ve totaliter gelecek hem de sosyal bilimler açısından büyük önem kazanmaktadır.

 

     Bu bağlamda çalışmanın varsayımını, “enformasyon teknolojileri yoluyla eşitlik ve özgürlüğe dayalı bir dünya vadeden ütopyalardan gözetim toplumunun resmedildiği karşı-ütopyalara geçilmekte olması” sorunsalı oluşturacak ve bu ortamın hangi etkenler sonrasında özgürlüklerin sonuna dönüştüğü irdelenecektir. Ele alınan varsayım, toplumsal ve tarihsel bağlamlarda “egemenlik ilişkileri ve gözetim sorunsalıyla desteklenecek; ayrıca gözetim pratikleri ve gözetim toplumuyla ilgili kuramlar ile mevcut uygulamalar içinde “iktidarın enformasyon teknolojileri yoluyla yeniden üretimi” konusuna da değinilerek, bu teknolojilerin gözetim pratiklerine sağladıkları imkanlarla iktidarın yeniden kurgulanması ve mahremiyetlerin ihlal edilmesi gibi olgular gözler önüne serilmeye çalışılacaktır.

 

     Birinci bölümde, gözetim olgusunun tarihsel süreç içindeki arka planı ile kuramsal çerçevesi verilecektir. Öncelikle toplumsal denetim, gözetim ve gözetim toplumu kavramsallaştırmalarına değinilerek; felsefi ve sosyolojik teoriler ışığında ‘görme’ metaforu üzerinde durulacaktır. Ardından, tarihsel boyut içindeki toplumsal denetim ve gözetim etkinlikleri; modernlik öncesi dönem, Batı’da moderniteye geçiş sürecindeki kapatılma pratikleri ve modern toplumlarda gözetimin kurumsallaşması açısından üçlü bir ayrım içinde ele alınacaktır. Son olarak da, disipliner bir karakteristik sergileyen modern toplumlardaki -bilgi, görme, rasyonel denetim ve üretken iktidar yapılarının birbirlerine nasıl eklemleştiklerini göstermek amacıyla- gözetime yönelik sosyo-ekonomik kuramlar incelenecektir.

 

     İkinci bölümde, enformasyon teknolojilerinin karakteristik özellikleri ile bunların gözetim pratiklerine sundukları alt yapı imkanlarına ve toplumsal sonuçlarına yer verilecektir. İlk ayrımda, enformasyon toplumunun sosyo-ekonomik yapısını belirleyici unsurlar ile veri, enformasyon ve bilgi arasındaki farkların öne çıktığı kavramsal tartışmalara değinilecektir. Enformasyon toplumundaki gözetim pratiklerinin incelendiği ikinci ayrımda ise; özellikle soğuk savaş döneminde ulusal güvenlik kaygısı içindeki devletler ile istihbarat servislerinin bireyleri/toplumu gözetim altına almalarına ve bu doğrultuda -bilgisayarlar, sürükleme ağları, uydular, vb. yoluyla- gözetim pratiklerinin toplumsal yaşamın tümünü kapsayacak şekilde sistematikleştirilmesine değinilecektir. Son olarak da, DNA şifresinin çözülmesi ve zihne yönelik sinyal istihbaratı çalışmaları paralelinde, biyolojik gözetimle ilgili uygulamalara yer verilecektir.

 

     Üçüncü bölüm içinde, günümüzdeki mevcut durum ile enformasyon teknolojilerinin egemen güçlerin kontrolünde gözetim toplumu açısından hazırladıkları zemin sayesinde, iktidarların merkezi bir yapıya bürünerek toplum üzerinde baskıcı yönetimlere dönüşmesi olasılıklarına değinilecektir. İlk olarak panoptik bir alan olarak internetin rolü, siber-uzayda bedenin/kimliklerin ortadan kalkması, özel yaşam ile mahremiyetlere ilişkin ihlallerin vardığı son nokta ve sanal dünyada demokrasi konuları ele alınacaktır. İkinci ayrım, enformasyon toplumundan gözetime toplumuna geçiş üzerine temellenmiştir. Özgürlükler sorunsalı ile -günümüzle arasında karşılaştırmalar yapmak suretiyle- totaliter/merkezi iktidar yapılarına yönelik şekilde karşı-ütopyaların incelenmesi yanında, insanlığı nasıl bir geleceğin beklediği yönündeki varsayım ve beklentilerle; 11 Eylül sonrasında Amerikanın merkezi bir toplumsal denetime yönelik olarak küresel gözetime ‘resmen’ başlaması ve böylece gözetim toplumunun fiilen gelmiş olduğu iddiaları konu edilecektir.

    

     Sonuç bölümünde ise, bundan sonra gözetim alanında yapılacak çalışmalara ışık tutabilmesi için, çalışmanın ulaştığı sonuçlara ve önerilere değinilecektir.

 

     Kısacası, insanlık tarihinin gidişatını biçimlendiren Batı egemenliğinin 21. yüzyıldaki son biçimi olan elektronik gözetim temelli yeni iktidar yapıları; bu amaçlarını gerçekleştirmek için, geçmiş dönemlerdeki kölelik, tarım ve sanayi gibi yapıların yerine günümüzde enformasyon teknolojileri ile siber-uzayı geçirmiştir. Konu, gözetime dayalı egemenlik ve iktidar ilişkileri içinde, insanlığın -uluslararası egemenlik ilişkileri açısından da gelişmekte olan toplumların- Batı’daki yeni bir yönetici kadronun hükümranlığı altına girmeye başlamaları nedeniyle büyük bir öneme sahiptir.

 
  Bugün 12 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol